7 Ocak 2009 Çarşamba

Anahtarlar


Elimde bir tomar anahtar var... Hayatın, eğitimimin, ailemin, felsefelerimin ve dayanak noktalarımın elime tutuşturduğu renk renk, küçüklü büyüklü onlarca anahtar...Nereye gitsem yanımdalar, nasıl varolduğumu önemsemeden bütün ağırlıklarıyla cebimde duruyorlar.

Birgün uyanıyorum ve kendimi sağımda solumda hepsi birbiriyle aynı gibi gözüken binlerce kapının sıralandığı upuzun bir holde buluyorum. "Tamam" diyorum "şimdi bunları kullanma zamanıdır" Küçük işaretler var kapıların üzerinde, anahtarlarla eşleşen. Açabildiklerim çok, içinde gördüklerim boş...

Bazı kapılar var, üstlerinde simgeleri olmayan...Ardında yatanları öğrenmek için kilitleri zorluyorum, omuz atıyorum, tekmeliyorum ama açılmıyorlar. Açamadıkça daha çok merak ediyorum, önlerinde oturuyorum, bekliyorum belki açılırlar diye. Zaman geçiyor, bakıyorum başka kapılar oluşmaya başlıyor; kalkıp devam ediyorum kapıları açmaya. Açabildiklerimin içinde beni devam etmeye itenler de oluyor zaman zaman, ama her şekilde o kilitli olanları merak etmekten alamıyorum kendimi.

İster doyumsuz deyin, ister meraklı, ister kararsız... Elimde bunca anahtar varken, neden açamadıklarımla oyalanıyorum diye yargılayın beni ama unutmayın; nasıl açacağınızı bilmediğiniz kilitler oluyor zaman zaman ve elinizdekiler yetersiz kaldığında, dönüp yine kendinize bakıyorsunuz. Gördükleriniz hoşunuza gitmeyebilir... Bomboş, koskoca bir holde elinizde hiçbir işe yaramayan, ağır kitleleri hafiflikleriye açan ve sonunda sizi de o ağırlığın içinde boğan bir sürü anahtarın işlevsizliği deli edebiliyor insanı. "Nerede yanlış yapıyorum?" diye düşünmeden, kendini ve çevresindekileri kurcalamadan, daha iyisi, daha güzeli için tepelenmeden ilerleyemiyor bazen kişi.

Asla açılmayacak kilitli kapıların ötesini merak etmeme ya da elinizdekilerle yetinme ve gerisini sorgulamama gücünüz var mı?