7 Ocak 2010 Perşembe

Bağımsız

"İnsanlar alışkanlıklarıyla yaşarlar" derler. Doğru, her birirmizin ayrı ayrı alışkanlıkları, tutkuları, kopamadıkları rutinleri var. Sanki her bir bireyin içinde yaşadıkları kültür haricinde kendi içinde günlük ritürelleri varmış gibi geliyor bazen bana. Kendi dünyamızı yaratırken, bazen bir rengi, bazen bir içeceği, bazen bir programı, bazen bir şarkıyı saplantılı, deli gibi sevmemiz söz konusu. Bütün bunlar tamam da; kendi dünyamızı kurarken bazen bir insanı o rutinlerin en ortasına yerleştiriveriyoruz. Sanki bütün bu rutinler hep onunla anlamlıymış gibi; sanki O gelmeden, bütün kuralları bir anda fırtınamsı yokediciliğiyle delip geçmeden bizim kendi dünyamızın içinde bir yeri yokmuş gibi. İçin işine anılar girince, özellikle de uzun süreli anılar, çoğumuz böyle hissediyoruz.

Asıl neden birileriyle elele yürümezsek yolun kendisinin yürünmeye değmeyeceğini düşündüğümüzden mi? Yoksa kendimizle tam barışamadığımızdan mı? Nefes alıp vermenin yeterli olmadığı zamanlarda nefesimizi kesecek ya da nefes alış verişimizi aniden hızlandıracak biri ya da birşeye olan bu tutkulu ihtiyacın nedeni ne?

İçimde bu sorulara bulduğum birkaç cevap var; hepsinin yanlış olma olasılığı ile her birinin değişebilen doğrular olup olmamaları kavramı arasında gidip geliyorum. Bunu düşünürken, uzun zamandır görmediğim bir arkadaşım "mutlu bir yıl geçir" diyerek elime bir kitap tutuşturdu. Kitabın içine de "iyi şanslar" yazıverdi.

Bazen kendinize cevabını bilmediğiniz soruları tekrar tekrar sorma izin vermelisiniz. O zaman Evren size cevapları yolluyor; parlak bir ortamdan karanlığa kendinizi şuursuzca atıp içinde kaybolmaya razı olduğunuzda, bazen bir Işık size aslında hep bildiğiniz, ama kendinize itiraf edemediğiniz detayları gösteriyor. Bence bu, deneyimlenebilcek en harika şeylerden biri!

Kitabın adı " Kayıp Gül"; yazarı da Serdar Özkan. Orada diyor ki:

"Bağlanabilmek için önce bağımsız olmak gerek...Oysa insanların çoğu yeni ilişkilere eski bağlarla geliyorlardı. Geçmişten taşıdıkları ister güvensizlik, ister anlaşılmamak, isterse de çevrelerine ördükleri savunma duvarları olsun, her bağ yeni ilişkiyi özgürce yaşamalarını engelliyordu. Daha önceki ilişkilerinde haksızlığa uğradıkları konusunda belki haklıydılar ama haksızlık edenin karşı taraf değil de bir türlü bırakamadıkları 'geçmişleri' olduğunu göremiyorlardı. İşte; FARKLI KAYALARDA, AYRI AYRI KENDİNE YETEBİLMEYİ GERÇEKLEŞTİREBİLMİŞ bu iki martı, birbirleri için 'geçmiş'teki yerlerini terk edebilmiş, SIFIR SEVİYESİNE İNEREK BENLİK BAĞLARINDAN ARINMIŞ, böylece BİR olarak göğe doğru yükselebilmişlerdi"

Yani... Geleceğinizdeki herhangi bir türden ilişkide mutlu olmak istiyorsanız, geçmişinizdeki saçma sapan ama önem verildiği için giderek büyüyen kırgınlıklarınızı ve travmalarınızı geçmişte bırakmaya gönüllü olmanız gerekiyor... Bunun için de biraz yalnız kalıp kendi kendinizle varolmayı benimsemeniz ve bu yalnızlığı sevmeniz çok önemli.

Ne yaparsanız yapın, hayatı sihirli yaşayın. Sihir için gerekli olan tüm Işık her birimizin içinde var. Ara sıra, üzüntülerden, haksızlıklardan, hayal kırıklıklarından dolayı elektirikler kısa süreli gidip gelebilir. Karanlıkta kalabilirsiniz. Tek bir mumunuz bile olmayabilir. Ama Işık sizde; sizin kendinizle olan bağınızda.

Sağlam durun, içsel özgürlüğünüzün sınırlarının bir başkası tarafından çizilmesine izin vermeyin ve gülümseyin! Özgürlüğünüzün tadını çıkarın, yalnızlığınızı ve bireyselliğinizi güçsüzlüğünüz yerine gücünüz olarak kucaklayın ve ilk önce kendinizi, sonra da size zarar vermiş, hatta kalbinizi yerinden çıkarıp parçalayıp sizi hissiz bırakmaya yakın bir yere atmış olanları affedin.

Ben artık bu yola başkoydum. Kendi bağımsız monarşimi başlatıyorum! Kendine yetebilen biri özgürlüğümü paylaşmak istediğinde O'na sevgi hakim olduğu sürece en azından geçici işgal hakkı tanımak için; hatta ruhumun her köşesiyle O'na bağlanabilmek adına bunu uygulamayı seçiyorum ama olmazsa da Queen Elizabeth gibi yıllarca tek başıma kraliçeliğime devam ederim. Demedi demeyin!

Haydi kolay gelsin hepimize! ;)

ZD