4 Şubat 2011 Cuma

Asıl mesele




Asıl mesele gencecik bir kadının küçücük oğlunun büyümesini hiç göremeyecek, o bebenin de annesini hiç tanıyamacak olması, geride bir de anne bırakması; ölümü bu kadar hayat dolu genç bir kadına yakıştıramamız değil, değil mi? Hadi itiraf edin. İşte size ders alınacak, örnek verilecek ballandıra ballandıra anlatılacak bir hikaye, kurcalayın kurcalayabildiğiniz kadar, durmayın.



Neymiş alkol almışmış, gecenin 3une kadar eğlenmişmiş, tanımadığı adamın evinde ne işi varmışmış. Pardon ama... Size ne? İki insanın arasında yaşananları siz birebir biliyor musunuz? Belki çocukları için bir araya geliyorlardı ama ayrılardı, belki aşk tükenmişti, sadece şefkat kalmıştı, belki evleri/yatakları ayırmışlardı, belki, belki... Ne biliyorsunuz? Ayrıca siz hiç eskiden sevdiğiniz birini artık sevemez hale gelmediniz mi? Hiç yürümeyen evlilik görmediniz mi? Nerede yaşıyorsunuz siz kuzum- pamuk prenses ve yedi cüceler diyarında mı?



Asıl mesele gençlerin kendilerine örnek alacak rol modelleri olup olmaması da değil, eğri oturup doğru konuşalım. Sizin, gençlerin beyinleri yerine saman koyma isteğinize karşı gelip yetiştiriyoruz biz kendimizi. Televizyon, medya, internet, bütün o kültürel boşluklar, yaptığınız siyasi oyunlar bizi birer koyun haline getirmek için tasarlanmadı mı? Eğitim sistemimizi içi boş, kendimizi geliştirmemize hiiiç olanak vermeyen bir sistem olarak siz yürürlüğe sokmadınız mı? Bizi ekonomik sıkıntılarla, gelecek korkularıyla, daha yeteneklerimizi keşfedemeden sistemin birer parçası, birer uzantısı haline siz getirmediniz mi? Şimdi de padişahımsı bir havayla, yeni yasaklar koymuyor musunuz o gençlere? Bırakın Allah aşkına; biz sizin bizim üzerimize yığdığınız onca sınavdan geçebiliyorken, kendi idollerimizi seçemeyecek miyiz? Artık ona da mı özgürlük yok?



Gündeme gelmek için yazılan onca zalim yazıyı okuyup tepkisiz kalamadım, kusura bakmayın. Şurada hala yazabiliyorken bırakın biz de tepkimizi dile getirelim, keza 1-2 yıla beni de hapse atarsınız belki düşünce özgürlüğümü kullandım diye. Varsın olsun, daha fazla korkutamayacaksınız bizi. Eve kapatıp gizli gizli partiler yaptıramayacaksınız. Çıkacağız, eğleneceğiz elbette. İçki içmek istersek içeceğiz, istemezsek içmeyeceğiz elbette. Çoluk çocuğa karıştığımızda bile eğer mutsuz olursak çekip gideceğiz elbette. Aşka olan inancımızı yitirip depresyona düşüp sizin o çok pahalı ilaçlarınızla kendimizi uyuşturacağımıza kafamızı arkadaşlarımızla dağıtacağız elbette.



Siz de, sözde o çok sevdiğiniz Allah'ınızın size yollamış olduğuna inandığınız Kuran-ı okumamaya devam edin, istediğiniz kadar spekülasyon yapın bu arada. Oradaki surelerden haberiniz yok mu? Ne ölünün ne dirinin arkasından çirkefce, çirkince konuşulmayacağını bilmiyor musunuz? Dedikodunun günah olduğundan haberiniz yok mu yoksa? Açın Hucurat suresi,12.ayete bir bakın. Ya da İsra suresinin 16.ayetine. Ama durun, sizin bunları ezberlemiş olmanız gerekmez miydi? Topu topu 1 kitap var, en derlisi toplusu Müslümanlıkta yazıyor işte, siz buna inanıp bunun için bizim başlarımızı örtmeye kalkmıyor muydunuz? İşinize gelince Allah, işinize gelince ahlak oluyor, yeter, oynamayın artık, sizin yüzünüzden dininden de soğuyacak milet; gerçekten inanan insanlara biraz saygınız varsa kenara çekilirdiniz zaten, ama Allah korkunuz olsaydı; zaten bu kadar çirkin insanlar olamazdınız, kandırmayın artık bizi.



Ve saygı gösterin, biraz sevgi gösterin ölülerinize. Ölülere saygı duymayan yaşayana nasıl duyar ki zaten? Sizinle aynı kültürde yaşadığım, aynı coğrafyada bulunduğum, aynı dilde konuştuğum için utanç duyuyorum. Allah asıl sizleri affetsin.



ZD