Nicedir isteyip de başaramadığım birşey vardı: sadeleşmek... Sadeleşmeyi azalmak olarak görmemek lazım, çünkü zaten üzerimizde ve içimizde taşıdığımız çoğu şey bizi sadece ağırlaştırıyor.
Sadeleşmeye karar vermemle onu gerçekten gerçekleştirmem arasında oldukça fazla zaman geçti.Kendini bırakmaktan çekiniyor insan, ister istemez çok fazla üzüntü birikiyor derinlerde, kazımaya çalıştıkça daha da çoğalıyor; sonra çok fazla korkumuz var, birçok farklı şekilde gösteriyor kendini, kaybetmekten korktuğumuz binlerce şey için yüzbinlerce diğer şeye tutunuyoruz ve bu süre içinde de oldukça asabileşebiliyoruz.
Bana böyle oldu en azından. Odak noktamı kaybettim. Önemli olan yaşayabilmek, sevdiğin insanlarla birlikte maddi/manevi şartlar mükemmel olmasa bile beraber olabilmek, birbirine Işık saçabilmek,hep varolan ve hep de varolacak karanlıkları elele aşabilme isteğini kaybetmemek. Bu arada da içinde yaşadığın Evren'in tüm güzelliklerine kendine açık tutmak... Okyanusun serinliğine, rüzgarın fısıltısına, yiyeceklerin eşsiz tadına, havanın kokusuna odaklanmak mesela.
Hayatın önceliğinin yaşamak ve sadece kutlayarak ve şükrederek yaşamak olduğunu; bunun için yetinmenin gücüne teslim olmanın gerektiğini yeni öğrendim. Evet, içinde yaşadığımız düzende, savaşta, kol gezen hırsta ve kötülükte bu pek de mümkün görünmüyor, bunlar çocukça istekler olarak kalabiliyor, haklısınız.Ama siz sürekli olarak zihninizi ve ruhunuzu temizlemedikçe, eskiden size acı veren olayları yolunuzun geçilmesi gereken taşları olarak görüp sindirmedikçe, kendinizi ve çevrenizdekileri affetmedikçe, siz kendinize el uzatmayı seçmedikçe unutmayın kimse bunları sizin için yapmayacak. Kendinizle olan ilişkinizi sağlamlaştırmadıkça da kimseyle sağlam bir ilişki kuramayacaksınız.
Ruhunuzun ve zihninizin içindeki düğümler mutlaka ve mutlaka vücudunuza yansır. Kafaya takıp üzüldüğüm ve üzülerek kendimi kaybettiğim zamanların sonunda hep hasta olurum ben. Bilimin bunlar için farklı açıklamaları olsa da, üzüntüye ve isyana odaklandığım zamanların sonunda ya ameliyat oldum, ya tansiyonum düştü hastanelik oldum, ya bayılıp durdum, ya kustum ya da uzunca uyudum. Bunlar ruhumun bana bedenim aracılığıyla "acı çekiyorsun" diye mesaj vermesiymiş, sonradan anladım. Anladığım zaman bile bunun için birşey yapmamayı seçtiğimde- sanırım işte tam da bu noktada- kendimle ipleri kopardım ve mutsuzluğa davetiye çıkardım. Kendimle ipleri kopardığım an, kendimi farkında olmadan sabote ettim ve bana en yakın olan, en kıymetli olan insanlarla, en sevdiklerimle de bir şekilde aram bozuldu. Çok değer verdiğim insanları kırdım ve sonucunda gerçek ben'i tanıyan, hatrırlayan, bilen ve bu dönemin gerekliliğini anlayış ve sevgiyle kabullenlerle yoluma devam ettim,kendini benim sınavımın bir parçası olarak hissetmeyenlerle de yolumuz ayrıldı. Bu da kaçınılmazdı.
Herkes aynı devrelerden aynı şekilde geçmez, ama bütün bunların sonunda manevi aydınlığa çıkan hikayemi paylaşmaktan çekinmememin nedeni, hepimizin farklı şekillerde de olsa birçok sınavdan geçtiğini hatırlatmak isteyişim...Ne bilgelik, ne sakinlik, ne de aydınlık gökten zembille inmiyor; hepsi kazanılıyor- kimi karanlıklarla mücadele ederek, kimi Evren'e teslim olarak, kimi kendini kaybederek ve sonunda kendini bulmayı seçerek...
Ama unutmamak lazım, bu süreklilik gerektiriyor, zihninizi, bedeninizi, ruhunuzu düzenli şekilde temizlemeniz, odak noktanızı kaybetmemek için kendinize hayatı hatırlatmanız gerekiyor.
Ne olmuş birgün çok yalnız,çok fakir,çok başarısız,çok sağlıksız olma ihtimalimiz varsa? Ne olmuş yani? Öncesinde farkındalıkla yaşadığımız onca an yanımıza kalmaz mı? "Yaşadım be kardeşim" diye bağıramaz mıyız son nefesimizde? Ya çok kalabalık, çok zengin,çok başarılı, çok sağlıklı olur ve yine de mutsuz olursak? Kendimize bunun hesabını nasıl veririz? Zaten aslında sadece şimdiye sahibiz. Yarının ne getireceğini bilmemize imkan yok.
O yüzden korkmuyorum artık hiçbirşeyden, hayat zaten birşeyleri verecek, birşeyleri alacak;biz birşeyleri çok istiyorsak da bedellerini sesimizi çıkarmadan ödeyeceğiz; olması gereken ne varsa da er geç olacak.
Sade, samimi ve sakinim. Sizi de bu tarafa beklerim ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder