Geçen zamanın her birimizin üzerinde bıraktığı çeşitli etkiler var. Geçmiş, gelecek ve şimdinin aslında içiçe geçmiş olduğu bir düzlem söz konusuysa eğer, Evren'deki her şey gibi bizim kendi zaman çizgimizin bütünlüğünü kabullenmemiz şart. Aslına bakarsanız, bu üç olguyu ayırmak istesek de, birbirinden çok fazla koparmamız mümkün değil, birbirini sürekli etkileyen, değiştiren, şekillendiren geçmiş, şimdi ve gelecek aynı yerden doğuyor.
Bundandır ki, geleceğimize baktığımızda geçmişimizden izler görmememiz mümkün olamıyor. Hayatımıza aldığımız her yeni insan, onları nereye koymayı seçersek seçelim, geçmişten besleniyor. Geçmişteki korkulardan, yaralardan, güven ya da güvensizliklerden, sevgi ya da nefretten... Bunun farkında olmazsak geleceğimizin geçmişimizden farklılaşması imkansızlaşıyor ve bencilce hayatımıza kattığımız değerliler, değersizleşiyor.
Kendi yolculuğumuzda incinmememiz, kırılmamamız, ağlamamamız, haykırmamamız bahis konusu dahi olamaz. Hepimizin farklı şekillerde ve derinlikte renklerimizi zaman zaman kaybettiğimiz doğru. Bunun suçunu kendinize, başka insanlara, hayata, varoluşa, kadere atabilirsiniz. İsyan edebilir, karanlık tarafa geçebilir, nefretten güç alabilir, intikamdan medet umabilir, öfkelenebilirsiniz. Bunun doğru ya da yanlış olduğunu söyleyenler olacaktır, çünkü herkesin kendi deneyimleri sonucunda ulaştığı bazı noktalar olur. Yeri gelir, en yakın arkadaşınız, abiniz/ablanız olarak gördüğünüz biri, rol modeliniz size gelip geçmişinde olan korkunç olayları anlatıp "işte insanlara güvenirsen böyle olur, benden sana tavsiye, insanlardan, Aşk'tan, risklerden uzaklaş" diyebilir. Ve siz, bunca zaman içinizde beslediğiniz ve büyüttüğünüz korkunun sizi aniden tamamen domine etmesiyle bu tür insanlara inanabilir, daha da çok korkabilir ve kendinizi güvene almak bahanesiyle tamamen kapanabilirsiniz.
Peki sonra ne olur? Önce size gerçekten değer veren, hayatınızı tamamen değiştirebilecek, sizi içinde bulunduğunuz siyahlıktan çıkarıp beyaza kavuşturmaya çalışan insanları kendinizden uzaklaştırırsınız. Onların elini bırakır, uçurumun kenarından itekler, düşmelerine ve ciddi şekilde yaralanmalarına neden olursunuz. Bunun farkına varırsanız, vicdan azabı sizin yanıbaşınızdan ayrılmaz, ama o oluş biçimiyle muhtemelen farketmeyeceksinizdir. Sonra kendinizi meşgul etmeye çalışırsınız, olabildiğince çok... Çünkü yalnız kaldığınız her saniye kafanızın içindeki sesler yükselecek ve kalbiniz ağrımaya başlayacaktır, dayanmak için oyalanır gibi yapmak durumunda kalacaksınızdır. Kendinizi yüzeysel işler, geçici kazançlar, özde hiçbir değeri olmayan şeylerle uğraşır bulacaksınızdır ve birgün, korku içinde yaşamaktan sıkılıp tekrar risk almak isteyeceksinizdir. Ama içinizdeki karanlık o kadar yayılmış olacaktır ki, gün ışığı görünce gözlerinizi kısacak ve bünyenizin bunu neden kabul edemediğini idrak etmekte zorlanacaksınızdır. Asıl savaş o zaman başlar.
Peki sizin korkudan, geçmişteki yaralarınızdan kurtulmadan, bunlarla yüzleşip onları kabullenip, iyileştirmeyi başaramadan hayatınıza aldığınız insanlara ne olur? Bunun sorumluluğunu alabilir misiniz? Bir domino etkisiyle dağıttığınız yaşamların hesabını nereye verirsiniz? Kendinizi nasıl affeder ve affettirsiniz? O insanlardan aldığınız o ah'lar size nasıl döner? Hiç düşündünüz mü?
Elbet yaralısınız, elbet yaralanacaksınız. Kendinizi tamir etmeden, kalbini size açmaya hazır olanları ve Sevgi'yi alıp, yaralarınızın üzerine sürüp, sonra o yaraların kapanmadığını farkettiğinizde onları kapı dışarı ettiğinizde Evren'e yayacağınız kötülüğün hiçbir şeyle kıyaslanamayacağını bilin. Yok ettiğiniz şey masumiyettir ve geri dönüşü yoktur.
Ders alacağız, büyüyeceğiz, korkularımızın farkında olacak, onları da seveceğiz, evcilleştireceğiz. Açılan yaralarımızı da deneyimimizin bir parçası olarak görüp, onlara göz kırpmadan, onlarla barışmadan kimseye söz vermeyeceğiz, kimseyi umutlandırmayacağız. Yaşadığımız iyi/kötü herşeyi, iyi/kötü olarak değerlendirmeden, şükranla nefes alacağız. İşte öğrenmemiz gereken budur.
Yaralarınızın geleceğinizde yaşanacak güzellikleri gölgelemeyeceğinden emin olun. Kirlenmenize sebep verecek olayları ve insanları affedin, daha fazla kirlenmeyin.Günün sonunda nezaket, şükran ve Sevgi herşeydir. Burayı bırakırken yanınıza alacağınız tüm duygulardan en baskınının bu üçü olması dileğiyle...
ZD
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder