Hepimizin içinde irili ufaklı yaralar, korkular, endişeler var. "Zaman herşeyin ilacıdır" derler, zamanın geçmesinin bizi pozitif biçimde etkilediğini, hatalarımızdan ders alarak ilerlediğimizi düşünenler. Oysa zaman çok görecelidir, kimisi için birkaç ay yeterliyken bazıları yıllarını, bazıları da ömürlerini birşeyleri anlamak ve sindirmek için kullanırlar. Bence burada önemli olan anlamamızın yeterli olmadığını kabullenmek; çünkü anlamayı içselleştirmeye dönüştürmek başka bir süreç... Kaldı ki kendimizi güvende hissetmek için farkında olmadan kurduğumuz bariyerleri tüm şeffaflığıyla kabullenmek, içinde bulunduğumuz ve bize herşeyi aynı anda sunan yüzyılın getirdiği boşluktan dolayı zaten oldukça zor.
Hepimizin ortak noktası mutluluk, huzur, refah ve sağlık istiyor olmamız. Aslında yaptığımız bütün herşeyin ardında sahip olamadığımız hangisiyse onu arayışımız gizli. Farkında olalım ya da olmayalım bir boşluk doldurmaca hayatımız. Bazen bazı insanları hayatımıza sevinçle ve coşkuyla buyur etmemiz de bundan kaynaklanıyor. Hep birine, birşeylere ihtiyaç var gibi... Kendimiz kendimize yetmediğimizden mi, kendi kıymetimizi bilmediğimizden mi, yoksa paylaşmanın tadını bir kere aldığımızdan ve hep onu aradığımızdan mı bilmiyorum... Yalnızlık seçilen bir durum olduğunda dahi, bunun acı vermediğini söylemek herşeyden önce kendimizi kandırmak olur; yaradılışımız nedeniyle paylaşmaya, anlamaya ve anlaşılmaya ihtiyacımız var. O buyur ettiğimiz insanlar bir nedenden bir şekilde ortadan kaybolunca hissettiğimiz o koca kara delik de aynı sebepten belli ediyor kendini.
Hepimizin bir hayat yolculuğu var, hiç tahmin edemediğimiz sınavlar var içinde. Hayatınızda döngüsel olarak durmadan karşınıza çıkan durumları hatırlayın. "Bir sınav, sen onu geçene kadar tekrarlanmaya devam eder" derler, bunu kendi hayatınızı düşünüp doğruluğunu onaylarak anlamanız mümkün. O yüzden isyan etmek anlamsız, bir sonraki merdivene adım atmak için diğerini kaymadan tamamlamamız lazım. Belki de yaşam bunun için, beden bunun için, bu planet bunun için: sorgulamadan deneyimlemek, mümkün olduğunca kalıpsız. Çok zor, kabul; ama imkansız değil.
Hepimizin kendine özgü sınavları ve yolları olduğunu düşünüp, karşımızdaki insanlara çok yüklenmememiz lazım. Dışardan hayatları ne kadar kolay gözükürse gözüksün kimin hangi patikada kaybolduğunu bilmemize imkan yok. Kendimize de bu arada olabildiğince tolerans ve şefkat gösterebilirsek, süreci en az acıyla atlatabiliriz. Acı büyümek için gerekli diye kendimizi parçalara ayırmamızın manası yok, sonra o parçaları tekrar yerine koymak da başka bir ağrılı süreç.
Hepimizin direnmeden yolumuz neyse ona sevgiyle teslim olma zamanı... Hepimize kolay gelsin.
ZD
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder