Geçenlerde dünya tatlısı bir kadınla tanıştım. Hiç planlanmamış biçimde karşılaşıp aniden derin bir sohbete başladığım bu bilge kadın, bana hayatında önemli bir kavramı içselleştirdiğini anlattı. Bahsettiği şey "kabullenmek"ti. Dedi ki, "herhangi bir olayla karşılaştığın zaman veya hayatına şu an hakim olan durum neyse onu kabullenmelisin, tarafsız, yargısız, olduğu gibi." Dedim ki, "ama nasıl olur, kafamın içinde bir sürü ses var, bana nasıl hissetmem, nasıl davranmam gerektiğini söyleyen..." Mavi, derin gözleri parladı, yavaşça "onları sustur" dedi.
Beyin çok garip; uzun bir süredir nasıl çalıştığını, bilgileri nasıl depoladığını, uykunun çeşitli evrelerindeki düzenini, anıları nasıl sakladığını, kadın ve erkek beyninin çalışma prensiplerini, kültürün, dinin, iyi/kötü düşünmenin ne gibi etkileri olduğunu, çekim yasasının biçimlerini araştırıyorum. Bir doktor gibi değil tabii, amatörce ama bolca akademik bilgilere ulaşarak. Anatomiye her zaman ilgim vardı ama bu kısım benim bir şekilde ilgi alanım oldu. Alışkanlıkların mesela, 21 günde bize ait olmaları durumu mevcut. Ve beyin, bazı paternleri kodlayıp, belirli bir şekilde çalıştırılmaya açık. Bazı kalıpları değiştirmek için yoğunlaşmak şart ama tabii ki mümkün. Bana bu söylediklerini baz alarak bir süre böyle düşünmeye odaklandım.
Söyledikleri ve söyleme şeklindeki uysallık beni sakinleştirdi. Bütün içselleştirdikleriniz yanınıza kar kalır. Okumak, yazmak, paylaşmak güzel tabii ama içselleştirmezseniz kalıcı olmazlar, bütün bu enformasyon kirliliğinde erirler ve neticede yok olurlar. Size ait olmazlar. Sizinle büyüyüp şekil değiştirmezler, eskiyecek ve dolayısıyla yenilenecek vakitleri olmaz. Oysa kendinizi olabildiğince esnek ve özgür bırakıp bir düşünceyi, bir felsefeyi, bir bakış açısını üzerinize yapışmadan deneyimleyebilirseniz, o deneyim renklerinizi değiştirecek, pencerelerinizi genişletecek ve neticede burada olmamızın en büyük nedenlerinden biri olan korkusuz deneyime kendinizi açmaya fırsat verecektir- ki bu da sonucu ne olursa olsun sabitleşmekten daha iyi olabilir.
O günden beri, başıma gelen herhangi birşeye kızmadan, üzülmeden, isyan etmeden, herhangi bir tepki vermeden önce olayı tüm boyutlarıyla anlamaya çalışıyorum. Bunun için gerçekten çaba gösteriyorum, kafamı çalıştırıyorum, bana öğretilenlerin ötesine geçmeye ve kalıpsız bir biçimde algılamaya çalışıyorum. Kabullenmeye giden yolda minik adımlar atıyorum.
Ben meleklere inanırım. Bence çoğu aramızda ve bize bilgelik aşılamak için doğru zamanı bekliyorlar. Gönül gözünüz açıksa, onları görebilir, onlarla iletişime geçebilir, ihtiyacınız olan neyse ona dokunabilirsiniz. Gerisi tabii ki sizin bu konuda ne yaptığınıza bağlı.
Sevgili Melis'e, o meleklerden biri olduğu için kalbimin en derininden teşekkür ederim. Yolun açık, bilgeliğin bol olsun ve o boncuk gözlerinden coşku eksik olmasın.
İçsel yolculuğumda bana eşlik eden, elimi tutan ve beni aydınlatan herkese sonsuz minnet ve sevgiyle...
ZD
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder