
Bugün çok sevdiğim bir arkadaşımla konuşuyorduk.. Uzun zamandan beri motivasyonumuz düşük, hiçbirşey yapmak istemiyor canımız.. Hadi ben hastalandım, uzun süre evde yattım, insanlarla ilşkilerim sınırlandı ister istemez, sonunda da ameliyat oldum, bu süreç yıprattı beni. Yani benim bahanem hazır... Öte yandan, dürüst olmak gerekirse bendeki bu tembellik hissi hastalığım çıkmadan da vardı, tıpkı bugün konuştuğum arkadaşımda olduğu gibi.. Sonra çevremdekilerle konuşurken farkettim; herkeste bir tembellik, bir uyuşma var... Çoğu "aman canım havalardandır...Kış mevsimini hiç sevmem zaten... Krizden dolayı da olmuş olabilir" gibi konu üzerinde kafa yormadan yaşamlarına bir şekilde devam ediyorlar... Sonucunda kimisi günde 15 saat uyuyor, kimisi boş boş televizyon seyrediyor, kimisi de kendini internete kaptırmış; herkes beyninin bu konu üzerinde yoğunlaşmasını engellemeye çalışıyor.
Bazılarımız, ki bunların içinde ben de varım, bu hissi kurcalayıp duruyor..." Hayatımda ne oldu? Ben neden böyle hissediyorum? Ne yapmam lazım?" diye düşünüyor. Bugün konuştuğum arkadaşım "aynen o haldeyim ben de ve işin acısı farkındayım böyle olduğumun ama farkında olmanın hicbir ise yaramadığının da farkındayım.. Hiçbir sey değişmiyor, hala öyle bisi yapmak istemeden ve yapmayaraktan devam ediyorum" dedi.
Onun üzerine de ben, "belki de kendimize bunu yapmak icin de izin vermeliyiz, herseyin bir nedeni varsa- ki ben bunun dogruluguna inanıyorum- o zaman bunun de bir nedeni var ve belki bunu da deneyimlememiz, kendimizi biraz rahat bırakmamız lazım.. Biraz"nefes"e ihtiyac var...Şahsen ben giderek daha az hırslı ve azimli oluyorum..Zamanında kendimi cok zorladıgim icin belki de. Hicbirimiz makine degiliz, beynimizden ve bedenimizden bazen cok sey bekleyebiliyoruz ve her zaman kullanıma hazır bekleyen bir enerji birikimi olmayabilir.. Daha normal birşey var mı? " dedim.
"Bana da oyle geliyor,annemle babam da biraz kendini rahat bırak diyor, direnme "Neden boyleyim ? " diye.." dedi arkadaşım. "Beynim boyle egildi ruhum da, eskiden hosuma gidiodu dersler hep hosuma gitti ama simdi yük olarak algiliyorum bunu...Dedigin gibi nefes isteyebilir beyin/vucut, demek ki boyle olmasi gerekiomus, sen direnirsen, reddedersen yorulursun daha cok, zorlama kasma, birak, her seyin bir sebebi var demek ki boyle olmasi gerekio su anda. Karakter hep calisan ve azimli olunca, bir anda bu ozellik yok olunca biz de sok geciriyoruz haliyle ve direniyoruz, ama direnmemek gerek (hirpalayarak direnmemek gerek demek istiyorum) sorgulamaktansa sormak daha muhim heralde" dedi.
"Galiba öyle..Bizi biz yapan tek sey calismak ve azimli olmak değil...Bunlari yapmayınca da degerimiz azalmıyor veya yokolmuyor; belki de bunu görmemiz lazim..Baska yönlerimizi, eğilimlerimizi, gizli köşelerimizi yoklamamız, bulmamız gerekiyor belki de.." dedim ben de söylediklerinden sonra.
Bunların üzerine "Degeri alcaltmiyor bunu hissedebiliyorum ama soyle bir sey varki calismaya alisik tarafa yavasca tembel his kendini tanitiyor ve calismaya alisik taraf bu tembelliği içine çekiyor, emiyor: ben bunu engellemek istiyorum...Engelleyebildigim kadar engellyecegim, olmazsa da hirpalamiayağım kendimi artik , çünkü 'everything happens for a reason'. Sen de dene boyle birşey istersen.." diye bir öneride bulundu arkadaşım.
"Tembelliğe karşı proaktif bir şekilde savaşmayalım demiyorum ben aslında.. Yani tepkisiz kalalım, sorgulamayalım, ne olursa olsun düşüncesinde değilim..Ama "kendini hırpalama" konusunda ciddi sorunlarım var. Eskiden kendimi hırpalamadan ilerlemeyeceğime inanıyordum, şimdi kendimi hırpalarayak ilerleyemeyeceğimi keşfettim. Bu çok önemli.. Enerjiyi doğru kanalize etmeyi öğrenmek kolay iş değil.. "Nereye ne kadar ne veriyorum? Karşılığında ne alıyorum? " diye içsel bir hesaplaşma yaşamak zorundayım. Herkes bunu yapmak zorunda yoksa tıkanıp kalıyorsun bir yerde.. Bedenine zarar verebiliyorsun, ilişkilerini hırpalayabiliyorsun, birşeyleri hakkını vererek yapmak amacıyla kendini yavaş yavaş yoketmeye doğru gidebiliyorsun.. O zaman bedenin ve ruhun sana "Dur!" diyor... Sana işaret veriyor.. "Rahatla" diyor... "Biraz yavaşla.." Uç taraflara alışkın olanlar için "biraz yavaşlamak" bazen tamamen durmak anlamına gelebiliyor...Bu da döngülerden biri ve buna zaman zaman izin vermek gerekiyor.. Tamamen teslim olmak değil ama tabii ki bu" dedim.
"Ben de aynen iste proaktif sekilde savasan biriyim ve yapım öyle, yani sorgulamak da yapım aynennn yani ilk paragrafin resmen benim yapimi anlatti ama ilk kez bu yapim beni eylul sonundan beri ileri goturmuyor diye acaba o kadar da proaktif olmasam mi sorgulamasam mi sadece "sorsam" mi diye dusunuorum :) Teslim olmak asla degil, evet, sadece ona bir gecis hakki tanimak otokontrolle, ama su anda ben rahatlamak istemiorum ve rahatlamam gerek onun da farkindayim sanki.. Paradox icinde bir durum :)" diye yanıtladı beni.
Herşeyi çözmüş bir edayla "Sen aslında rahatlamak istiyorsun bence. Bir yanın "rahatlama, daha çok yolun var" dediği için rahatlamanın seni ilerletmeyeceğini düşünüyor olabilirsin. " diye ukalalık ettim.
Sonra yine kendi içime döndüm...Benim iki ay önce herşeyi bırakıp uzaklarda, köhne bir evde, kitaplarım ve müziklerimle kendi domateslerimi yetiştirerek yaşama saplantım doğdu. Pılımı pırtımı toplayıp gidesim var.. Sonra ben hastayken beni ziyarete gelen bir arkadaşım, "kaçıyorsun" dedi.. "Kal ve yapman gerekenleri yap." Kendime getirdi bu beni. "Yapmam gerekenler var." Daha önce birşeyi yapmam gerektiği için değil, gerçekten istediğim için yapıyordum, ama hayat böyle birşey değil, "keyfim yok o yüzden tüm dünyaya küsüyorum" deme lüksümüz yok. Öte yandan, minik kaçamaklara, tembelliklere de yer açmalıyız belki. Ortayı bulmaya yoğunlaşmak daha yapıcı olabiliyor çünkü.
İşin aslı, herşey bir deneyim ve sonuçlara bakmaktansa sürecin bizzat kendisine odaklanmak "varolmanın dayanılmaz hafifliği"ni derinlerde bir yerde hissettirebiliyor bize. Ne kadar çok şey öğrensek ve bildiğimizi iddaa etsek de hayat hergün bize kendinin ve kendimizin bilmediğimiz yönlerini gösteriyor... Bir hayat yetmeyebiliyor kendimizi veya hayatın arkasındaki gizemleri çözmeye... İçimizde varolan değişik değişik hisleri, tepkileri, karakterleri oldukları gibi kabul etmeye ve sevmeye başlamamız gerekiyor. " Dünya berbat bir yer, insanlar çok kötü" diye mızmızlanmakla vakit kaybetmek yerine içimizdeki berbatlıkları, kötü tarafları görmeye izin vermemiz, sindirmemiz ve değiştirmeye hazır hale getirmemiz gerekiyor ki bizimle beraber dünya da biraz daha güzelleşsin. Bizi kurtaracak Mesih'ler, uzaydan gelen yaratıklar, ilahi müdahaleler yok, olmayacak da. Biz kendimiz birşeyler yapmazsak, sevgiye daha çok yer açmazsak, hiçbirşey değişmeyecek.
"Bir insanı sevmekle başlar herşey, bakarsın bir insan bir evren oluvermiş..."
Birini sevmek için kendimizden başlamak lazım, bilmem ki bunu neden sürekli erteleyip duruyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder