27 Aralık 2013 Cuma

Gerçek renkler

İnsan, hayat yolculuğunda yürürken, kendisinin gerçek renklerini görenlere ihtiyaç duyuyor. Özellikle yirmili yaşları geride bırakırken, adımlarını daha sağlam basmayı öğrenirken ve bu sırada çeşitli hatalar yaparken. Önem sıraları değişiyor, o pervasızlık azalıyor, artık deli gibi dönen bir tekerleğin hayatını yönetmesine izin vermemeye başlıyorsun.

Hayatında bir süredir var olan ya da yeni dahil olmuş olanlara, bir süre sonra karanlık yüzünü de göstermen gerekiyor. Önce kendinle o siyahlığın varlığı konusunda mutabık olman lazım, mükemmel değilsin, ne kadar aydınlıksan o kadar karanlık barındırıyorsun içinde, bunu sırasıyla anlaman, kabullenmen ve bu halini de olduğu gibi sevmeyi başarman gerek. Söylendiği kadar basit değil. Savaşmayı kesmek lazım. Bu kaosu ancak barış içindeyken sindirebiliyorsun. 

Her zaman gökkuşağı olmuyor kalbinin içinde. Ayrılıklar, ihanetler, ölümler yaşıyorsun. Çeşitli oyunlarla, planlarla karşılaşıyorsun. Kirleniyor, grileşiyorsun. Hep aynı beyazlıkta kalman mümkün değil. Beyaz, aslında içinde tüm renkleri barındırır, belki bilirsiniz. Yani beyaz demek, renksiz olmak değil, içinde gökkuşağı barındırmak demek. Oraya siyah düştü mü renkler birbirine giriyor. Büyük bir özen ve sevgiyle, arınmayı sürekli olarak denemen şart, yoksa tamamen siyahlaşıyorsun. Bazen de karanlığa teslim olup seni yutmasına izin vermen gerekebiliyor, ki büyük resimle barışabilesin.

Peki sen siyahken ne oluyor? Kırıcı oluyorsun, sözlerin, yaptıkların en yakınındekilerin canını yakıyor. Daha da ötesi, onların karanlık zamanlarında yanlarında olamıyorsun; bencil ve sorumsuz oluyorsun. Renklerin parlayamıyor, çünkü karanlık onları birer birer yutuveriyor.

İşte tam bu zamanlarda, "ben senin gerçek renklerini biliyorum, karanlığını da görüyor, ondan korkmuyorum" diyenlere ihtiyaç duyuyorsun. O zifiri karanlıktan, debelendikçe daha da derine götüren o bataklıktan, riskleri göze alarak sana el uzatanlar olmadan tek başına çıkman çok zor.

Bu yazı, benim karanlık tarafımla en az benim kadar barışık olup, onlar saklanırken bile benim gerçek renklerimi görebilen ve her daim yanımda olanlara bir teşekkür yazısı... Batmama izin vermediğiniz için, size yanlış yapmama ve zaman zaman kendi kendimle uğraşmaktan dolayı gösterdiğim vefasızlığa rağmen benden umudu hiç kesmediğiniz için, görülenin ötesine bakabildiğiniz için, öfke ve çaresizlik içindeyken bile elimi bırakmadığınız için... 

Kalbimin en derininden en büyük minnet ve sevgiyle size teşekkür ederim. 

Size ve benim içimdeki ruha saygı gösteriyorum, sizin ve benim ruhlarımız bir, biz biriz; size ve tanrısal özünüze selam olsun, içimdeki tanrısal öz,sizin içinizdeki tanrısal özü selamlar. 

Kısaca Namaste. 

Hadi, şarkımız da gelsin; http://www.youtube.com/watch?v=SRHgGxqBWys

Selametle;

ZD

Hiç yorum yok: